Sigorta profesyoneli ve sektörün önemli isimlerinde Okan Utkueri “renkli yaka” hikâyesini, InsurTech tanımını, global ve yerel örnekleri, start-up mantığını ve genç sigortacılara tavsiyelerini anlattı.
Renkli yakaLI BİR hayaldaş sigortacı
Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Uğur Gülen ile sigorta uzmanı Zeynep Türker'in sunduğu Sigortacı Kafası'na konuk olan Utkueri, sigorta sektöründeki uzun yıllarını ve sonrasında girişimcilik tarafına geçişini anlatırken, kendisini tanımlamak için kullandığı “renkli yaka” ifadesine özel bir yer ayırıyor.
2014’te Eureko Sigorta’dan ayrıldığını, ardından bir süre Guy Carpenter’da devam ettiğini hatırlatan Utkueri, 2017’de tam zamanlı beyaz yaka çalışma hayatını bıraktığını söylüyor. Bu dönemde sık sık şu soruyla karşılaşmış:
“Ne yapıyorsun, kimsin?”
Utkueri, bu soruya kolayca cevap veremediği bir dönem yaşadığını, bu süreçte “Ben kimim, kendimi nasıl tanımlayacağım?” diye düşünmeye başladığını anlatıyor. Tam da bu noktada “renkli yaka” kavramı ona çok anlamlı gelmiş:
“Yakamda farklı renkler var. Sigorta yaklaşık 35 yıldır en temel renklerden biri. Startup ve girişimcilik ekosistemi başka bir renk. InsurTech bu ikisinin kesişim kümesi. Bir de koçluk ve mentorluk tarafı var; ben buna kişisel gelişim demekten çok bireyin yaşam ve kariyer yolculuğu diyorum.”
Utkueri, “hayal” kavramını çok önemsediğini, hayali olan birey ve kurumlarla yol arkadaşlığı yapmaya çalıştığını vurguluyor. Kendi prensibini ise şöyle özetliyor:
“Keyif aldığım alanlarda, keyif aldığım kişi ve kurumlarla, keyif aldığım dozajda çalışmak gibi bir prensibim var.”
Bugün odağının InsurTech, girişimcilik, teknoloji, dijital dünya ve gelecek olduğunu vurgulayarak sözlerine devam ediyor.
InsurTech nedir? Start-up merkezli bir tanım
Utkueri'ne göre InsurTech’in tek bir tanımı yok; bakış açısına göre anlamı değişiyor. Kendi tanımını ise start-up temeline oturtuyor:
“Ben InsurTech ekosisteminin ana oyuncusunu start-up girişimleri olarak tanımlıyorum. İşin özü orası. En büyük küme girişimcilik, onun alt kümesi start-up’lar.”
Bu çerçevede Utkueri, girişimcilik ile start-up arasındaki farkı şöyle anlatıyor: "Her start-up bir girişim, ancak her girişime start-up denemiyor. Bağdat Caddesi’nde bir kafe açmak girişimcilik; ama start-up değil.
Start-up’ı start-up yapan temel özellikler: Ölçeklenebilme becerisi (lineer değil, üstel büyüme: 10 kat, 20 kat), teknolojiyi ve inovasyonu akıllıca kullanma, kıt kaynaklarla ve dış destekle yola çıkma (yatırımcı, mentor, finansal destek vb.)
Bu çerçevede InsurTech’i, sigorta değer zincirinin bir veya birden fazla halkasına odaklanan, teknoloji ve inovasyon temelli çözümler geliştiren start-up merkezli bir ekosistem olarak tanımlıyor:
“Sigorta değer zincirinin müşteriye dokunma, ilk temas, ürün, pazarlama, fiyatlama, hasar, suistimal, satış gibi halkalarına yönelik teknoloji ve inovasyona dayalı çözümler sunan; merkezinde start-up’ların olduğu bir ekosistem diyorum InsurTech’e.”
B2B, B2C ve B2B2C: InsurTech’in iş modelleri
Utkueri, InsurTech girişimlerini B2B ve B2C olarak iki gruba ayırıyor:
B2B InsurTech:Sigorta şirketleri, aracı kurumlar (acente, broker) gibi kurumlara yönelik; onların işleri daha iyi, daha akıllı, daha dijital, daha verimli yapmasını sağlayan çözümler.
B2C InsurTech:Doğrudan sigortalıya dokunan, çoğunlukla dijital aracılık modeliyle çalışan yapılar. Karşılaştırma siteleri, dijital satış platformları gibi.
Bugün sigorta ekosisteminde ağırlığın B2B tarafında olduğunu söyleyen Utkueri, B2C tarafında da daha çok dijital aracılık örneklerinin öne çıktığını belirtiyor.
Lemonade, ZhongAn ve büyük exIt’ler
Okan Utkueri, InsurTech ekosisteminin dünya çapındaki gelişimini sayılar ve örneklerle anlatıyor. Bugün dünya genelinde yaklaşık 4.000’e yakın InsurTech girişimi bulunduğunu, yatırım ekosisteminin de dönemsel dalgalanmalar yaşadığını ifade ediyor.
InsurTech yatırımları 2020–2021 döneminde 15 milyar dolara yakın seviyelere kadar yükseldi. Şu anda yıllık 5–6 milyar dolar bandında bir yatırım büyüklüğünden söz ediliyor.
Buna karşın, tek başına OpenAI gibi teknoloji şirketlerinin bir turda 5–6 milyar dolar yatırım alabildiğini hatırlatıyor ve “Dünyada para var, sorun para değil, fark yaratmak” diyor.
Utkueri, InsurTech tarafında dikkat çeken bazı örnekleri şöyle sıralıyor:
Next Insurance: ABD’de KOBİ’lere yönelik sigorta satan bir girişim. Münich Re Grubu tarafından yaklaşık 2,2 milyar dolar seviyesinde bir bedelle satın alındı. Utkueri bunu InsurTech ekosisteminin bugüne kadarki en büyük “exit”i olarak anıyor.
Lemonade: “Bizim rock yıldızımız, starımız” diye nitelediği Lemonade’in toplam prim üretiminin kısa süre önce 1 milyar dolar seviyesine ulaştığını hatırlatıyor. Lemonade’in özellikle hızlı hasar ödeme rekoruyla öne çıktığını belirtiyor:
ZhongAn (Zongan): Çin’de tamamen dijital çalışan, milyara yakın poliçe satan ve mikro sigorta ürünleriyle dikkat çeken bir oyuncu. Utkueri, “Bir numara Lemonade ise iki numara da bana göre ZhongAn’dır” diyerek, InsurTech dünyasında best practice olarak incelenen bir örnek olduğunu vurguluyor. ZhongAn’ın, internet üzerinden yapılan hemen her işlemde o işlemle ilişkili mikro sigortaları müşteriye sunduğunu anlatıyor.
Buna rağmen Utkueri, tüm bu başarılı örneklere karşın sigorta iş modelini kökten değiştiren, büyük çaplı bir dönüşümün henüz gerçekleşmediğinin altını çiziyor:
“Hâlâ sektörün toplam büyüklüğü içinde sigortacılık oyununu, iş modelini kökten etkileyecek bir değişim yaratabilmiş değiller. Ana ürünler, özellikle oto ve kurumsal işler hâlâ çok geleneksel gidiyor. Bu belli ki zaman alacak.”
DIsruptIon neden sigortaya tam olarak uğramadı?
Programda sıkça geçen kavramlardan biri de “disruption” yani yıkıcı inovasyon. Otomotiv gibi bazı sektörlerde elektrikli ve otonom araçlar üzerinden çok sert bir disruption yaşandığını hatırlatan Utkueri, sigorta sektörü için tabloyu şöyle özetliyor:
“Sigorta, çok regüle bir sektör. Satılan şey somut bir ürün değil; bir söz ve taahhüt. Bu taahhüdü yerine getirebilmek için ciddi sermaye, rezerv ve denetim gerekiyor. Ürün satıldığında maliyet belirsiz; start-uplar için bu iş modeli kolay değil. Sektör çok paydaşlı: sigorta şirketi, aracı, müşteri, eksper, servis, tedarikçi… Ürünler karmaşık, hukuki metinler ve genel şartlar ağır; müşterinin bunları okuması ve anlaması zor."
Utkueri, bu yapıyı İngilizce’de kullanılan “moat” metaforuyla açıklıyor; eski şatoların etrafındaki su dolu hendeklere benzeterek:
“Her sektörün etrafında böyle hendekler var. Bazılarında küçük, hızlıca geçtiler; yıktılar. Bizde hendek; sermaye, regülasyon, karmaşıklık ve aracı yapısı. Bir yerde suyu açtıklarında ise önü çok hızlı gidebilir.”
Google ve Amazon gibi devlerin sigortaya girmeye çalıştığını ama başarı sağlayamadığını hatırlatıyor. Şu anda Tesla’nın bu alanda yeni bir deneme yaptığını, arkada sigortacılardan lisans ve destek alırken, ön yüzde süreci kendi yönettiğini belirtiyor.
Dijital bankacılık, servis bankacılığı ve sigortaya etkisi
Utkueri, bankacılıktaki dijital dönüşümü örnek göstererek sigortacılığın nereye evrilebileceğinin ipuçlarını veriyor:
Bugün dünyada ve Türkiye’de tamamen dijital çalışan bankalar ortaya çıktı. Şubesiz, sadece mobil ve dijital kanallar üzerinden hizmet veren, mikro işlemleri kolaylaştıran kurumlar hızla yaygınlaşıyor.
Türkiye’de de servis bankacılığı mevzuata girdi; bu, finansal hizmetlerin arka planda bankalar tarafından, ön yüzde ise farklı platformlar üzerinden sunulmasını mümkün kılıyor.
Benzer bir kırılmanın sigortada da yaşanabileceğini söyleyen Utkueri, şunu öngörüyor:
“Regülasyon, lisans ve sigortacılık yapma konusunda bu tarz yapıların önünü açıp kolaylaştırdığı an, müşteriye dokunan ve müşteri erişimi kuvvetli olan dijital platformlar, sigortacılığı kendi işlerine hızlıca entegre etmeye başlayacak. Arka tarafta hasar, underwriting gibi core işleri sigortacılar yapacak; ön tarafta ise güçlü dijital oyuncular süreci yönetecek.”
Bunu İngiltere’de market raflarında satılan sigorta ürünleri örneğiyle destekliyor; bugün raflardaki ürünlerin hâlâ klasik sigorta şirketlerince tasarlandığını, gelecekte ise underwriting ve süreci yöneten dijital yetkinlik merkezlerinin öne çıkabileceğini anlatıyor.
Mikro ürünler, gömülü sigorta
Utkueri, gömülü sigorta (embedded insurance) ve mikro sigorta alanlarının çok hızlı büyüdüğünü vurguluyor. Özellikle Çin’de hemen her dijital işlemde bir sigorta teklifinin geldiğini, küçük ama çok sayıda poliçeyle devasa portföyler oluştuğunu belirtiyor.
Bu noktada sevdiği bir sözü paylaşıyor:
“Gelecek aslında geldi ama henüz her yere eşit yayılmamış durumda.”
Otonom araçların ABD’de yoğun şekilde kullanılmaya başlandığını, robot taksilerle yüz binlerce yolculuğun yapıldığını hatırlatarak, şu soruları gündeme getiriyor:
Bu araçların sigortası nasıl olacak?
Otonom araç birine çarptığında kime ceza kesilecek?
Bu yeni risklerin aktüeryel ve hukuki karşılığı nasıl oluşturulacak?
Buna ek olarak, “DARK” kısaltmasıyla anılan yeni teknoloji setine de değiniyor:
D – Distributed Ledger (Blockchain)
A – Artificial Intelligence (Yapay Zekâ)
R – Reality (Sanal / Artırılmış Gerçeklik)
Q – Quantum Bilgisayarlar
Hollywood’un da sevdiği bu temaların hem iyi hem de kötü yüzü olduğuna dikkat çeken Utkueri, tüm bu teknolojilerin sigortacılıkta da yeni riskler ve yeni iş modelleri yaratacağını söylüyor.
Türkiye’de InsurTech ekosistemi
Okan Utkueri, Türkiye’de InsurTech ekosistemini yıllardır yakından takip ettiğini, hatta çeşitli programlar üzerinden aktif olarak desteklemeye çalıştığını anlatıyor. “Renkli yaka” döneminin önemli heyecanlarından birinin de Türkiye’deki InsurTech girişim sayısının artması olduğunu söyleyen Utkueri, tabloyu şöyle özetliyor:
“Uzun süre girişim sayısı çok az kaldı. Farkındalık yaratmak için ciddi çabalar gösterildi. 4–5 yıl süren InsurTech programları, InsurTech Hub gibi yapılar ekosisteme katkı sağladı. Bugün artık globalleşme aşamasına gelen Türk InsurTech’lerinden söz edilebiliyor.”
Utkueri’ye göre bardağın dolu tarafı, ekosistemin her geçen gün genişlemesi; boş tarafı ise girişim sayısının hâlâ çok az olması.
Şikâyet çok, fırsat daha da çok
Utkueri’ye göre sigorta, hem çok dertli hem de bir o kadar fırsat dolu bir sektör: Müşteriler, hasar süreçlerinden ve anlamadıkları poliçe detaylarından şikâyetçi. Sigorta şirketleri otomotivcilerden, otomotiv sektörü sigortacılardan; sağlık sektörü sigortadan şikâyet ediyor. Sektör zaman zaman “ikiş kakış”, gergin ve stresli ilerliyor. Buna rağmen sigortacılığın olağanüstü fırsatlar barındırdığını vurguluyor:
“Sigortacılık çok keyifli bir sektör. Çok yere dokunuyorsunuz. Global ve uluslararası bir sektör; yurt dışı iş imkânları çok fazla. Matematik, teknoloji, finans, hukuk… Hepsinin olduğu, çok renkli bir alan.”
Utkueri, sigortayı yatay bir sektör olarak tanımlıyor:
“Otomotiv dikey, sağlık dikey, seyahat dikey… Ben sigortacılığa yatay derim. Çünkü biz hepsine dokunuyoruz. Otomotivi de ilgilendiriyoruz, sağlığı da, seyahati de, endüstriyi de.”
“Sigortacılık Londra metrosu gibi; karmaşık ama büyüleyici”
Programın sonunda Okan Utkueri, genç meslektaş adaylarına ve sektöre yeni girmek isteyenlere sesleniyor. Sektörün yeterince farkındalık ve çekim gücü oluşturamadığını söylüyor. Buna karşın sigortacılığı şöyle tarif ediyor:
“Sigortacılık 7/24, 365 gün hayatın içinde kalabileceğiniz, mutlaka kendi yeteneklerinize göre bir alan bulabileceğiniz bir yer. Matematiğe, veriye, teknolojiye meraklıysanız inanılmaz bir meslek. Farklı alanları var: eksperlik, aracılık, reasürans, underwriting, sağlık, nakliyat, endüstri… Her line kendi içinde apayrı bir dünya.”
Bankacılık kökenli olması nedeniyle iki sektörü karşılaştırırken, sigortacılığın daha karmaşık ama aynı zamanda daha ilgi çekici olduğunu söylüyor:
“Ben bankacılığı İstanbul metrosu gibi, sigortacılığı ise Londra metrosu gibi görüyorum. Dışarıdan bakınca çok karışık ama içine girdikçe büyüleyici bir yapı.”