TSB Başkanı Uğur Gülen ve Zeynep Türker’in sunduğu “Sigortacı Kafası” programına konuk olan EDIS Afet Teknolojileri Kurucu Ortağı Ali Emre Erişen önemli açıklamalarda bulundu.
Deprem Önceden Bilinemez, Ama Önceden Haber Verilebilir
Ali Emre Erişen, programın başında deprem tahmininin hâlâ mümkün olmadığını ancak EDIS’in, deprem olduktan hemen sonra saniyeler kazandırarak hayat kurtarabildiğini söyledi:
“Deprem gerçekleştiğinde P ve S dalgaları oluşur. Biz P dalgasını algılayıp, S dalgası size ulaşmadan önce uyarı veriyoruz. Bu, şimşeğin ışığını gördükten sonra gök gürültüsünü beklemeye benzer.”
Sistem, fay hatları üzerine yerleştirilen ivmeölçerler ile çalışıyor. Bu sensörlerden alınan veriler fiber optik veya 4G/5G hatları üzerinden merkeze iletiliyor. Türkiye’de deprem dalgalarının ortalama 0.6–0.7 km/s hızla ilerlediğini belirten Erişen, bu sayede bazı bölgelerde 30 saniyeden dakikalara uzanan uyarı süreleri elde edilebildiğini söyledi.
Japonya ve Meksika Modelleri ile Türkiye’nin Farkı
Japonya’da fay hattı ile şehir merkezleri arasındaki mesafenin 500 kilometreye kadar çıkabildiğini, bu nedenle geleneksel sistemlerin 100 saniye ve üzeri kazanç sağladığını belirten Erişen, Türkiye’de ise fay hatlarının şehir merkezlerine çok yakın olduğunu vurguladı:
“Bizde 7 ila 37 kilometre arası mesafe var. Dalga zaten 10-15 saniyede ulaşıyor. Bu yüzden Japonya’daki 44 saniyelik analiz süresi bizde imkânsız. O süre içinde İstanbul çoktan etkilenmiş olur. Meksika'da ise fay hatları kent merkezine Türkiye'den yakın. Orada ise yakını zaten kurtaramam bari uzaktakileri uyaraıp kurtarayım mantğı var.”
EDIS’in geliştirdiği sistem, 0.37 saniyelik tepki süresiyle dünyadaki en hızlı uyarı sistemlerinden biri haline gelmiş durumda.

23 Nisan Depreminde Canlı Test
23 Nisan’da yaşanan 6.2 büyüklüğündeki deprem, EDIS için önemli bir test oldu. O sırada bir otelde toplantıda olduklarını anlatan Erişen, 20 saniyelik bir avantaj elde ettiklerini, bazı bölgelerde ise zeminin yapısına bağlı olarak bu sürenin 79 saniyeye kadar çıktığını söyledi:
“Toprak yapısı dalganın hızını etkiliyor. Kaya zemin çok hızlı iletirken, ıslak veya yumuşak zeminlerde yavaşlayabiliyor. Bu yüzden bazı bölgelerde beklediğimizden daha uzun uyarı süresi elde ettik.”
Kamu ile İşbirliği ve Talep Patlaması
EDIS, AFAD, Kandilli Rasathanesi, belediyeler ve diğer kamu kurumlarıyla da çalışıyor. Ancak Erişen, yaklaşımın kurumdan kuruma değiştiğini, bazı kurumların hızlı aksiyon aldığını, bazılarının ise mesafeli durduğunu söyledi.
23 Nisan depremi sonrası bireysel kullanıcı talebinde patlama yaşandı:
“İki buçuk yılda yaptığımız kurulumun 124 katı talebi bir günde aldık. Böyle bir yoğunluğa hiçbir çağrı merkezi hazırlanamazdı.”
Sigorta Sektöründe Hasarı Azaltma Potansiyeli
Erişen, sistemin özellikle endüstriyel tesislerde iş gücü kaybını ve makine hasarını önlemede büyük fayda sağladığını belirtti.
Örneğin, bir tekstil fabrikasında 764 iğneden oluşan makinelerin 4 büyüklüğünün üzerindeki depremlerde kırıldığını, 2019’daki 5.8 depreminde 20 binin üzerinde iğnenin zarar gördüğünü anlattı. EDIS sayesinde son depremde bu tesisler otomatik olarak durduruldu ve hiç zarar yaşanmadı.
Bir beyaz eşya devinin de sistemi devreye aldıktan sonra deprem sırasında panik kaynaklı iş bırakmaların azaldığını belirten Erişen:
“Bir saatlik iş gücü kaybı milyonlarca liraya mal oluyor. Bazı firmalar, kurulum maliyetini bu kaybın çok küçük bir yüzdesiyle karşılayabileceklerini fark edip hemen sözleşme imzaladı.”
Kentsel Dönüşüm ve Erken Uyarı Tartışması
Programda, erken uyarı sistemlerinin kentsel dönüşümle birlikte değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı. Erişen, 1,4 milyon konutun yenilenmesinin mevcut hızla 110 yıl süreceğini, bu süreçte de yeni binaların yaşlanacağını belirterek, erken uyarının emniyet kemeri gibi düşünülmesi gerektiğini söyledi:
“Binayı yenilemek şart ama bu uzun yıllar alacak. Erken uyarı, kaza yapmamışken emniyet kemeri takmak gibi; sizi o anda korur.”
Sigortacılar Hakkında Görüş: Risk Algısı ve Önleyici Yatırım
Ali Emre Erişen, sigortacıların afet yönetimindeki rolünü değerlendirirken, onların bakış açısının diğer sektörlerden farklı olduğuna dikkat çekti:
“Beyaz yaka denince çoğu zaman bankacılarla karşılaştırılır ama sigortacıların risk algısı çok başka. Hayata, olasılıklara ve korunma yöntemlerine bu açıdan bakıyorlar. Bu yüzden de önleyici teknolojilere daha açıklar. Afet sistemleriyle ilgilenmelerinin temelinde bu var.”
Erişen, sigortacıların hasar oluşmadan önce müdahale edebilme fikrine değer verdiğini belirtti. Çünkü deprem olduktan sonra ödenecek tazminatın, öncesinde yapılacak yatırımların katbekat fazlası olduğuna dikkat çekti:
“Depremden sonra devletin veya sigorta şirketlerinin ödeyeceği tutar, önleyici teknolojiler için gereken bütçenin onlarca katı. Erken uyarı sistemleriyle bir fabrikada milyonlarca liralık iş gücü kaybı veya üretim durması engellenebilir. Bu, sigortacılar açısından hasar ödemesini azaltır, müşteri memnuniyetini artırır.”
Erişen’e göre sigorta şirketleri, bu tür teknolojileri poliçe paketlerine entegre ederek hem müşterilerine katma değer sağlayabilir hem de risklerini düşürebilir. Bu yaklaşım, daha düşük hasar oranı, daha az tazminat ödemesi ve rekabet avantajı anlamına geliyor.
Depremin Ekonomiye Maliyeti ve Sigortanın Önemi
Programda deprem sonrası oluşan ekonomik kayıplar da ele alındı. Erişen, özellikle son büyük depremlerin ülke ekonomisine getirdiği yükün boyutuna dikkat çekti:
“Depremin maddi yükü, birçok ekonomik krizin toplamından fazla. Sayın Bakan Mehmet Şimşek’in sunumunda gördük; EYT gibi dev bütçeli projeler bile depremin ekonomik etkilerinin yanında çok küçük kalıyor. Havalimanı gibi büyük altyapı yatırımlarının maliyeti bile bu zararla kıyaslanamaz.”
Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğiyle yaşamak zorunda olduğunu hatırlatan Erişen, sigortanın bu noktada ekonomik toparlanma açısından vazgeçilmez bir araç olduğunu vurguladı. Ancak sigortanın sadece hasar sonrası ödeme yapan bir mekanizma olmaktan çıkıp, zarar öncesi önlemleri de destekleyen bir yapıya kavuşması gerektiğini söyledi:
“Sigorta sistemi, afet sonrası yaraları sarıyor ama asıl değerini afet öncesinde gösterebilir. Erken uyarı sistemleri, risk mühendisliği ve bina güvenlik yatırımlarını desteklemek, tazminat ödemelerinin azalmasını sağlar. Bu hem sektör hem ülke ekonomisi için büyük kazançtır.”
Erişen, zorunlu deprem sigortası gibi uygulamaların yanına, erken uyarı teknolojilerini kapsayan ek teminatların da eklenebileceğini, bunun sigortalılık oranını ve güvenliği artıracağını ifade etti.
Gelecek Planları: Sadece Deprem Değil
EDIS, sadece deprem değil; sel, yangın, terör gibi afetlerde de erken uyarı sistemleri üzerinde çalışıyor. IoT entegrasyonu ile otel ve iş merkezlerindeki yangın sensörlerinin durumunu da uzaktan takip edebiliyor.
Ayrıca olasılık tabanlı tahmin modellerini sisteme entegre ederek, deprem olmadan önce risk seviyesini yüzde bazında gösterecek bir sistem üzerinde de çalışıyor.