07.06.2025
weather
14°
39,2875 %-0.11
44,7841 %-0.54
53,1658 %-0.45
4.177,02 -1,41
Ara
Sigorta Kulisi Gündem “Bi’ Sal” demek neden bu kadar zor? Pınar Kuriş’ten X kuşağına ve liderliğe dair duygusal bir yolculuk

“Bi’ Sal” demek neden bu kadar zor? Pınar Kuriş’ten X kuşağına ve liderliğe dair duygusal bir yolculuk

QNB Sigorta CEO’su Pınar Kuriş, hem ebeveynlik hem liderlik deneyiminden yola çıkarak “bırakabilmenin” gücünü anlatıyor. Mel Robbins’in “Let Them” yaklaşımıyla şekillenen bu yazı, X kuşağı bakış açısıyla hem ilham veriyor hem düşündürüyor

Günümüz iş dünyasında liderlik artık sadece karar vermek, yön göstermek ya da denetlemek anlamına gelmiyor; aynı zamanda duyguları yönetmek, bırakmayı öğrenmek ve içsel dengeyi koruyabilmekle de şekilleniyor. 

Bu bağlamda QNB Sigorta Genel Müdürü Pınar Kuriş, hem iş yaşamından hem de ebeveynlik deneyimlerinden süzdüğü içgörüleri samimi bir dille kaleme aldığı yazısıyla dikkat çekiyor. Mel Robbins’in “Let Them” yaklaşımından ilham alan bu yazı, modern çağın stresli dinamiklerine karşı anlamlı bir duruş sunuyor.

İşte Pınar Kuriş’in sosyal medya hesabında kaleme aldığı yazı:

‘’Bi’ Sal!‘’ (X Kuşağının Gözünden) 

Evet, yanlış okumadın. Bu cümleyi 15 yaşındaki kızımdan bu aralar o kadar çok duyuyorum ki… Açıkçası X kuşağından biri olarak doğama bu kadar ters bir kavramı algılamakta bile güçlük çekiyorum. Geçtiğimiz günlerde bir dergide Mel Robbins’in 2024’te yayınlanan “Let Them Theory” adlı kitabı ile ilgili bir yazıyı okuyunca taşlar yerine oturdu. Robbins'in ifadesine göre, “Let Them (Bi’ Sal) Teorisi”, başkalarının fikirlerinin, dramlarının ve yargılarının hayatınızı etkilemesine izin vermeyi nasıl bırakacağınıza dair adım adım bir rehber. Bırakmaktan kasıt ise başkalarının istediklerini yapmasına izin vermekle başlıyor. Başta biraz pasif bir yaklaşım gibi görünüyor ama içindeki mesaj pes etmek demek değil, dış dünya yerine kendini ve tepkilerini yönetmeye başlamak aslında.

Robbins’in bu teorisi bana çalışma hayatımda ilk müdür olduğum dönemi hatırlattı. Her şeyi detaylıca takip etmeye, her sürece hâkim olmaya çalışırdım. Sorgulayıcı ve müdahil bir yaklaşımım vardı. Sanki ben kontrol etmezsem dünya yıkılacak, her şey yanlış olacak gibi gelirdi. Ancak zamanla gördüm ki her şeyi kontrol etmeye çalıştıkça hem ekip arkadaşlarım üzerindeki baskı artıyordu hem de yaratıcı alan daralmış oluyordu. Üstelik her şeye yetişmem zihnen de bir noktadan sonra sürdürülebilir değildi. Diğer taraftan bu, onlara da haksızlıktı. Bu durumu fark edip bir adım geri çekildiğimde, ekibe güven duyup sorumluluğu bıraktığımda her şey daha akışında ve dengeli bir şekilde ilerlemeye başladı. 

Benzer durum özel hayatımız için de geçerli. Ergenlik döneminde olan 15 yaşındaki kızımla zorlayıcı bir döngüden geçiyoruz. Çoğunlukla kendimi tutamayarak tepki veriyorum. Bazen ebeveyn moduna geçip karşı tarafın kale almadığı bir dolu nasihat verir halde buluyorum kendimi. Çoğunlukla yüzüme kapı kapanıyor, “Beni bi’ sal” lafını çok sık duyuyorum. Bazen de sinirlenip ben çocuk oluyorum, küsüyorum, benim canım acıdı onun da acısın istiyorum, hemen bir ceza veriyorum. Bu sefer kapıyı daha sert kapatan ben oluyorum. Peki, sonunda ne değişiyor? Hiçbir şey. İkimiz de bu süreçte sadece yıpranıyoruz. 

Oysa durup düşündüğümde, yapmam gerekenin ne olduğu çok belli. Durmak, derin bir nefes almak, yargılamadan önce anlamaya çalışmak. Tepki vermeden önce kendime birkaç saniye alan tanımak. İşte bu noktada da Mel Robbins’in bir diğer yaklaşımı olan “The 5 Second Rule” devreye giriyor: ‘’Bir şey yapmak zor geldiğinde, bu ister ayağa kalkmak olsun, ister zor bir konuşmayı başlatmak olsun, 5’ten geriye say ve harekete geç.’’

Aynı şekilde, duygusal bir yoğunluk yaşadığımızda da gerçekleştireceğimiz bu küçük bekleyiş, bizi otomatik tepkiden bilinçli bir seçime taşıyor. 

Hayatın kontrolünü eline almak bazen daha fazlasını yapmakla değil, bırakmakla başlar. Başkalarının davranışlarını kontrol etmek isteseniz de edemezsiniz. Ama bu davranışlara verdiğimiz tepkileri kontrol edebiliriz. Dur, stres yapma, hemen tepki vermeden önce düşün. Hızla verilen tepkiler çoğunlukla en istemediğin sonuçla karşılık veriyor. Sakinleş. Bırak ve gücünü kazan. 

Özetle, hepimizin “Bi’ Sal" a çok ihtiyacı var. İster sevdiklerimiz olsun, ister iş hayatında beraber çalıştığımız ekip arkadaşlarımız olsun kendi kanatlarını açıp uçmayı öğrenmeye kendi hatalarını yapıp, o hatalardan öğrenmeye ihtiyaçları olduğunu unutma. 

Peki sen kendini nasıl tanımlıyorsun? Bıraktığın neler var?

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *